3 Mart 2010 Çarşamba

Kısır Tohumlar

Şehrin ufak olduğu zamanlar. Merkeze bir metro mesafesinde, bir kışlada işkence yapılıyor. Düşünenlerin çocuklarının düşünmemesi sağlanıyor. Bir çoğu farklı şeyler düşünüyor, bir çoğu farklı sıkıntılar taşıyor olsa da hepsi benzer kalıplarla şekillendiriliyor. Kiminin adı sağcı, kiminin adı solcu oluyor. Bazısı hayalarının sağına, bazısı da soluna elektrik alıyor. Öldürenler öldürülüyor, düşünenler nesilsiz kalıyor.
Bugün gülerek anlatıyor anılarını. Sizin kampüste çok güzel anılarım var, diyor. Çocuksuz bırakıldığı günleri gülerek yad ediyor. Kimseyi öldürmediği, kimseye bir kötülük etmediği halde, öldürenle aynı kalıptan, aynı kefeye dökülüyor. Aynı kefeye konuyor. Zaten acı veren düşünceleri, madden de acı veriyor, elektrikle gerçeğe dönüşüyor. İyilik isterken kötülük buluyor. Yazık ediyor kendine, yazık ettiriyor. Şimdi zorunlu eğitim için gidilen yere, zorla götürüldüğünden bahsediyor. Suçsuz olduğu halde cezalandırıldığından, ölümden döndüğünden bahsediyor. Kimseye kurşun sıkmadığı halde, arabasına sıkılan kurşunları anlatıyor. Üzülüyor ama gülüyor. Sizin kampüs benim için çok özeldir, diyor.
Yeni nesil, okul diye gidiyor şimdi oraya. Bir zamanlar düşünenlere işkence edilen yerde, düşünmenin işkence gibi geldiği saatler geçiriliyor. Bir zamanlar kısırlaştırılan düşünceler için şimdi yeni tohumlar atılıyor, atılmaya çalışılıyor. Ama beyhude bu çabaların hepsi. Zamanında çok uğraştılar "haya" kafalı bireyler yaratmak için. Başardılar da. Kimse oraya düşünmeye gitmiyor bugün. Kimse oraya gelişmeye ya da geliştirmeye gitmiyor. Herkes yarın için avantaj sağlamaya, herkes paraya daha yakın olmaya gidiyor oraya. Nicesinin gözyaşı döktüğü yere şimdi kahkahalardan arta kalan tükürükler düşüyor. Çünkü kimsenin umrunda değil zamanında orada yaşananlar. Herkes dersini almış, düşünmenin zarar verdiğini öğrenerek başlamış hayata.
Kısırlaştırılmışların neslinden birkaç kişi geziyor hala oralarda. Maddi olmasa da cezalara, işkencelere maruz kalıyorlar. Hala direnmekten, hala davadan bahsediyorlar. Ezel'den haberleri yok. Aşk-ı Memnu onlar için seks anlamına gelmiyor. Onlar daha doğru, ama çok yanlışlar. Onlar çok dolu, ama bomboşlar. Şimdi varın normali düşünün. Biliyorum, bir hayli zaman önce düşünmekten vazgeçtiniz ama bir kez daha deneyin. Normal, sıfıra ne kadar uzak? Normal, normale ne kadar zıt? Normal, ne kadar anormal? Haydi sorun, cevabını gördüğünüz halde sorun! Sonra gelin birer çay içelim. Kahkaha atalım, sigara yakalım. Bırakın gelin, rahvan gitsin. Üzmeyin kendinizi bugün için. Dünle aynı boku yaşıyoruz bugün, yarın da aynısını yaşayacağız. Yalnızca tadı farklı gelecek, adı farklı olacak.


O orospu çocukları davamızdan geri çeviremeyecek bizi, yaşasın halkların kardeşliği, yaşasın milliyetçilik, yaşasın vesaire.
O orospu çocuğundan ders almayın sakın, bu hocanın notu da bol, rahat geçersiniz.
Dün Ahmet Abi'yi de götürdüler. Sanırım yakında sıra bize de gelecek.
Dün Ahmet'i bi kızla gördüm lan. Artık bizim de bi manita bulmamız şart.
Vesaire...

0 yorum: