26 Şubat 2011 Cumartesi

Nehir

Yavaşça dalıyorum,
önce ayaklarım,
sonra göğsüm.
Hızlı hızlı soluyorum,
çok şey var aklımda,
yenilerini soruyorum.
Sormadan mutluyum,
her şeye hakimken,
akarken suyla.
Her kulacım planlı,
kudretli kontrolüm,
el vermiyor soruya,
ondan bu tebessüm.
Yine de susuzluk,
soluksuzluk,
ortak yalnızlığıma.
Islak bir kaya,
oturmaya,
düşünmeye ayrılmış,
tutunca duruyorum,
oturup, düşünüyorum.
Soru vuruyorum kayaya,
güneşi besliyorum,
içtikçe kuruyor,
doyuyorum.
Yavaşça dalıyorum,
önce ayaklarım,
sonra göğsüm.

19 Şubat 2011 Cumartesi

TERK

...Hala aramadı. İnsan en azından birşey söyler. Aramayacağım artık seni der, gelmeyeceğim bir daha der, yüzümü görmeyeceksin der...Dün geceden beri bekliyorum. Beni terk mi etti acaba? Ben ona ne yaptım ki? İstediği herşeyi vermeye çalıştım. Sevdi, sevdim. Konuştu, sustum. Bağırdı, bağırdım. Güldü, güldüm. Ağladı, öldüm...Son görüşmemizde almıştın bu çiçeği.

-Hep sen mi alacaksın bu sefer de ben sana çiçek alacağım.

-Erkek adama çiçek verilir mi hiç.!!

Bu neden soldu ki böyle aniden? Bir günde çiçek mi solar?

Acaba çok mu üstüne gittim, ben mi aramalıyım? Hayır, onun araması lazım, suçlu olan o, kapıyı çarpıp giden o. Ben evdeyim. Evinde olmayan o. O arayacak, o gelecek...Hah! Mesaj geldi.

Bir saat sonra, eski evimizin ordaki mezarlığa gelir misin? Seni çok özledim.

Hemen yumuşamak yok. Suçunu bilmeli. Ne giysem...Bu kıravat güzel...yok... yok, yok...sade giyinmeliyim. Her zaman olduğu gibi. Ne önemi var ki şuanki görüşmenin benim için...

...

...

...

-Sevgilim!

-Yine mi öldün!

-Yarın telefonunu yine bekleyeceğim.