Çocuk! Otur! İyi dinle!
Alim derler bana. Hafızlığım, katipliğim var.
Köyümüzü biliyorsun, tepede. Okumak, yazmak, düşünmek için birebir.
Velhasılı, kelam eder dilim, ilim bilir aklım.
Bir torunum var, Süleyman. Deden senin. Dedenin dedesi. Belki de onun dedesi. Ondan bahsedeceğim sana. İyi dinle.
Hacca gitmek farzdır, çocuk. Durumun müsaitse hac görevini yerine getirirsin. Ben de köyümün alimlerinden olduğumdan, durumum iyidir çok şükür. Fakat zordur hacca gitmek bu devirde. 3 ay sürer gitmesi, bir o kadar da dönmesi. 6 ay yol gitmek tehlikelidir. Yazıldıysa, ölür adam yollarda. Gitmeden bazı erzak hazırlanır, depolanır. Kilerde kitli durur. 6 ay dönmezse giden, kiler açılır, erzak kullanılır. Dönerse, kilerdekilerle sofra kurulur, hac dönüşü vesilesiyle eşe dosta ziyafet verilir.
Biz de doldurduk kilerimizi. Yola çıkmadan son bir kontrol edip anahtarı hanıma emanet ettim. Helallik isteyip yol aldım.
Zordu yolculuk. Yaşım genç olsa daha rahat olurdum belki ama rahatsızlık, mutluluk verir inanınca. Bu yüzden yaşlılıkta, din yolunda çekilen çile huzur demektir. Huzurluydu yolculuk.
6 ay bitmeden döndüm memleketime. Köye varmadan haberci yolladım önden. Uzun sürmedi habercinin dönmesi. Erzağı bitirmişler, dedi. Hevesim kursağımda kaldı. Vuslatın tadı kaçtı. Erzak edinsin diye adam yolladım derhal.
Köye vardım. Hanım mutluluktan uçacaktı ama utancından yerin dibine girmişti. "Süleyman kandırdı bey" dedi. "Bin türlü söz etti, giriverdi aklıma. Ölmüştür dedem dedi, sattı erzağı, tütün aldı. Bütün erzağı duman etti. Sözümü geçiremedim, delikanlı bu, laftan anlamaz ki. Aldı anahtarı. Affet bey."
Kızdım, ama bekledim. Ziyafet için erzak geldi, tuz yoktu. Daha fazla kızdım, yine bekledim. Ziyafet verildi. Her şey tuzsuzdu, her şey tatsızdı. Ziyan olmuştu onca emek. Ziyafet bitene kadar hiddet biriktirdim içimde, kümelenen bulutlarla renksizleşen gökyüzü gibi renksizleşti içim. Eş dost, Allah kabul etsin'lerini lütfedip çekildiler. Bir an beklemedim, gürledim. İçimde biriken bulutlar, şimşeklerle, gök gürültüleriyle dışarı çıktılar. Bela okudum. Bunca yıldır kızmadığım kadar kızmıştım ki bela okudum: "Soyumda, oğluna Süleyman diyenin ve tütün kullananın boynu büküle, işleri rast gitmeye, iki yakası bir araya gelmeye" diye kükredim. Sonra tükendim. Üzüldüm. İyiliğin daim olmasını istediğim ailemde kötülük türemişti ansızın. Üremesin diye dua ettim, bedduamdan dönmedim bu sebepten.
Çocuk! Süleyman olmadın. Gel, tütün de kullanma, hatırlatma Süleyman'ı aileme.
Çocuk! Süleyman olma!
5 Mart 2010 Cuma
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder