Birliktelik, yalnızlık ve Üçün Biri.
Her insan, en azından hayatının bir döneminde aşkı tatmak ister. Ya başkasında görür özenir, ya da annesinin memesine uzanan bir bebeğin iç güdüsüyle, kimsenin etkisinde kalmadan ona uzanmak ister. Kimse durduk yerde aşık olmaz. Her aşkın, "beklenti" isimli bir ebesi vardır. Bu ebenin işvereni de; yalnız kalmak istemediği her anda başkasına ihtiyaç duyan insandır. Popüler haliyle karşı cinsten birisidir bu ihtiyacı karşılayabilecek olan. İşveren hamiledir, ebeyi çağırır, aşkı doğurur. Böylece birlikteliğe doğru ilk adımını atar, yalnızlık. İnsanın durduk yerde aşık olmaması kötü bir şey değildir, nitekim iyidir. Durduk yerde aşık olmayan, sırf arzuladığı için aşka sahip olan insan, aşkın değerini bilecek ve onu koruyacak iradeye de sahip olabilir. Bu noktada, aşkın değerinin, aşkı arzulayan tarafından meydana getirildiği unutulmamalıdır. Kendi yarattığı değeri, mutlak mutluluğa sahip olarak koruyabileceğine inanan insan da şüphesiz ki iyi bir durumdadır.
Birliktelik; yalnızlığın ışığının erişemediği yerleri aydınlatandır. Aşkı isteyen insanın, bilinçsizce çağırdığıdır ve mutluluğu içinde barındırdığına inanılanılandır. Yalnızlıksa; birlikteliğin en romantik loşluğuna güneş gibi doğandır. O loşluğa en uzak yanandır. Fakat aslında iç içedir yalnızlık ve birliktelik. Çünkü aşk birleşmedir. Birlikteliği tekil, yalnızlığı çoğul yapar. Aşk Üçün Biri'dir. Her insan Üçün Biri'ni arzular. Sahip olanlar mutlu olur, ondan kurtulanlar gibi. Ondan kurtulanlar da, sahip olanlar gibi acı çekerler. Birlikteliğin ve yalnızlığın bir olduğu, Üçün Diğer İkisi olduğu, Üçün Biri'ne sahip olunduğunda anlaşılır. Yani aşık olunduğunda. Çünkü aşkı yaşayan, yalnızlığını paylaşabilendir, biriyle birlikte yalnız kalabilendir.
21 Mayıs 2010 Cuma
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder