17 Mayıs 2010 Pazartesi

kayıp

Kaybetmeye alışan birinin kazanmaması gerekir. Çünkü kazanmak kişinin alışmadığı bir şeydir.

-

Daha çok kaybedene ihtiyacımız var, dediniz. Doğdum. Doğduğum gün başladım kaybetmeye. 20 günlükken annem sütten kesildi, besinimi kaybettim. Fark etmedim, ağladım. Göz pınarlarım kurudu henüz bir şey görmeden, gözlerimi kaybettim. Kör bir bebektim, kör bir çocuk oldum. Daha yeni "baba" demişken babamı, kucağının sıcağına alışamadan da annemi kaybettim. Bir ara kaybetmek için doğduğumu unutup üzüldüm. Sonra hüznü de kaybettim.
Yıllar geçti ve ben sahip olduğum, olmadığım her şeyi kaybettim. Yıllar geçiyor ve ben sahip olduklarımı, olmadıklarımı kaybediyorum. Bazen düşünüyorum da, bir şeylere sahip olabiliyorsam kazanıyorum demektir. Sonra fark ediyorum ki kazandığım tek şey kaybetmek. Kaybetmek için kazanıyorum, demek ki kazanmıyorum. Ve her geçen gün hayatı biraz daha kaybediyorum.

-

Daha çok kaybedene ihtiyacımız var dediniz, çocuk yaptım. Biraz daha kaybetmem gerekti bunun için ama zaten pek fark etmedi benim için. Çocuğum da beni kaybetti pek geçmeden. Ben de onu. Ve de hayatımı, her şeyimi. Sahip olmadığım, zaten kaybettiğim, zaten kazanmadığım her şeyimi...
Şimdi benim yaşadığım bokun aynısını yaşayacağını bildiğim oğlum için üzülüyor olmam gerekirdi ama dediğim gibi hüznü çoktan kaybettim.
Bunları anlattım çünkü kendimi tanıtmam gerektiğini düşündüm. Siz kazananlara... Kaybetmeyi yaratanlara! Hep daha çok kaybedene ihtiyacı olanlara!...
Hep istediğiniz gibi oldum. İhtiyacınız kadar doğdum, ihtiyacınız kadar yaşadım, öldüm. Ve bunları yalnızca siz istediniz diye, siz daha çok kazanabilin diye yaptım. Şimdi sizden bana hayatı tekrar kazandırmanızı istiyorum. Bunu sizden istiyorum çünkü kazanmayı bilen sizsiniz. Bana hayatı kazandırın, ben de kaybedeyim. Eskisi gibi. Biliyorum benim kazanmam hoşunuza gitmez ama inanın benim de gitmiyor. Kazanmak bana göre değil; tıpkı kaybetmenin size göre olmaması gibi.
Umarım beni anlar ve yardımcı olursunuz.
Bol Kazançlar

0 yorum: