30 Ocak 2012 Pazartesi

Gerek

Alıştıklarımdan çok farklı bir melodi geliyor uzaklardan. Hava yapış yapış. En azından kuruyarak ölmüyorum. Hayatımı bütünüyle değiştiren bir şeylerden bahsediyorlar, sürekli! Sıkıldığım ilk hikayenin ne kadar heyecanlı olduğunu anlatıyorlar. Kendi hikayemi bana satmaya çalışıyorlar, böylece başkalarına satabilirmişim. Liberalizm, kapitalizm, -izm... Yataktan çıkmak, aynı şeyleri dinlemek istemiyorum. Yataktan çıkmam, aynı şeyleri dinlemem gerekiyor.
Uyuyamıyorum, çok sıcak. Hareket ettiğimde, terden sırtıma yapışmış çarşaf da benimle beraber geliyor: eylemlilik ilkesi, "Her şey birlikte hareket eder". Bir düzine insanla birlikte seyahat etmem gerekiyor. Bir kısmının işlevi yalnızca beni korumak. Korunma konusundan rahatsızım, korunmak için biraz geç kalındığından bahsediyorum, "Görevimiz bu efendim!" diyorlar. Efendim?
Yataktan kalkmamam için anbean ağırlaşan bir hava var. Hava durumunu sunan bronzlaşmış kadın tam olarak böyle tarif etmese de, şu an çevremi saran havanın başka bir işlevi yokmuş gibi geliyor. Ne hoş kadın! Havalı!
Kalkıyorum. Nemin içinde yüzerek hareket ediyorum. Sıcacık nemin içinde, boğularak yüzüyorum. Bu mevsimde üşümem gerekiyor benim! İçimden üşüyorum, dışımdaki her şeye onlar karar veriyor: beni korumakla görevli olmayan, düzinenin geri kalanı.
Düzineyi düzenleyen bir tanesi var. Böylelerinin güzel olması gerekir. Bu da güzel! Programımızın gerisinde kaldığımızdan bahsediyor. Üzgün gözüküyorum, burada üzgün gözükmem gerekiyor, üzgünüm, diyorum, burada; üzgünüm, demem gerekiyor. Havanın sıcaklığından söz açmaya çalışıyorum, beni hiç sevmiyor. Sanırım ukala ve kendini beğenmiş biriyim onun gözünde. Gözleri çok güzel. Benden biraz daha az nefret etmesi işime gelirdi. Beni seven binlercesini göreceğimi söylüyor, bana dokunmak isteyen yüzlercesi. Terledim, diyorum, dokunmak istemezler. İsterlermiş. Oysa ki ben elimden gelse kendime dokunmamak için bedenimden ayrılacağım. Bütün bunların beni şımartmasından korkuyormuş, gülüyorum, burada gülmem, sevimli gözükmem gerekiyor.
Gerektiğim için yaşıyorum. Bir düzine insanın, binlerce insana beni sevdirmesine yardımcı olmak için, binlerce insanın kendi paylarına düşeni ödeyerek, bir düzine insanı zengin etmesini sağlamak için. Alışkanlıklarıma, sevdiklerime, nefret ettiklerime, söyleyeceklerime, söylemeyeceklerime karar veren insanlara istihdam yaratmak için hayattayım. Bana benim hikayemi tekrar tekrar anlatmalarına müsaade etmemin tek sebebi, bu yardıma muhtaçlıklarını gözardı edemeyecek kadar yumuşak kalpli olmam. Buralarda yumuşak kalpli olmam gerekiyor.
Neme eşlik eden melodiye yaklaşıyoruz. Güneşin, memleketime düşürdüğü ışıktan çok başka türlüsünü düşürdüğü topraklarda büyümüş insanlar beni bekliyor. Bu yabancı melodiyle yetişmiş, bu yabancı ışıkla bronzlaşmış, bu yabancı havayı solumuş insanlar, buralarda, kuzey ülkelerindeki palmiyeler kadar yabancı duran beni bekliyorlar.
Benim hikayemi bana tekrar tekrar satanlar, beni, hikayemle aynı hediye paketinde onlara satıyorlar. Egzotik bir esintinin eşliğinde hareket ediyorum, esinti ve ben: Bay egzotik. Benim alışkanlıklarımı şekillendirenlerin, işlerini şansa bırakmadıklarını görüyorum. Herkesin alışkanlıkları aynı ellerden çıkmış, el yapımı, dolayısıyla daha pahalı.
Gülüyorum, imzalıyorum, sarılıyorum, poz veriyorum, sarılıyorum, öpüyorum, öpülüyorum, sarılıyorum,
imzalıyorum, gülüyorum, sarılıyorum, gülüyorum, imzalıyorum...
Gülmem, imzalamam, sarılmam, poz vermem, sarılmam, öpmem, öpülmem, sarılmam, imzalamam, gülmem, sarılmam, gülmem, imzalamam gerekiyor.
Sıkılıyorum. Çok sıcak. Dönmem gerekiyor. Aslında programımız dönmekten bahsetmiyor ama benim dönmem gerekiyor. Hızlı dönersem serinleyebilirim.
Melodi susuyor. Ben, susuyorum. Burada su içmem gerekiyor.

0 yorum: