7 Ocak 2011 Cuma

Döngü

Vur emri verilmişti. Artık geriye dönüşüm yoktu. Sonradan duyacağım pişmanlıkla şimdiki acımın kardeşçe sarılması belirdi gözümün önünde, düşünmeden çektim tetiği, çünkü düşünseydim ellerim titrerdi, kardeşimin gözlerine bakardım, gözlerine baksaydım ağlardım, ağlasaydım yenilirdim, yenilseydim ölürdüm, ben ölseydim o yine ölürdü. Etraf yemyeşildi, kardeşim gülüyordu önümde diz çökmüş. Çek tetiği abi diyordu çekmezsen....

Aşiretin büyükleri beni Mardin'den kaçırmaya karar verdiler. Otobüs bileti elimde sessizce ağlayarak bindim. Farkettiğim ilk koltuğa oturdum.Yanımdaki kumral saçlı ufak kız, gözyaşlarımı farketmiş olmalı ki mendil uzattı bana. Mendili alırken bile düşünceliydi. Tüm yol onun sessiz çığlıklarını dinledim. İstanbul'a geldiğimizde muavinin de yardımıyla otobüsten indim. Bagajdan tekerlekli sandalyemi çıkardı. Annem uzaktan adımı seslenerek koştu, sarıldık birbirimize. O günden sonra ilk defa görüşüyorduk annemle. Yalancı bir sarılma... Daha on yaşındaydım o sözleri duyduğumda. Doktor sordu ailen yok mu, kimi kimsen yok mu diye. Var dedim ama gelemezler, işleri çok yoğun. Durumum hakkında konuşurken önce bir kez yutkundu sonra " Allah'tan umut kesilmez ama bir daha yürümen zor" dedi. O küçücük yaşına rağmen öyle gururluydu ki, orda teselli eden o ,teselli edilen ben oldum. Odadan çıktım, saat geç olmuştu. Evin yolunu tuttum. Birden telefonum çaldı, arayan bir doktor arkadaşımdı. Telefonu açtım. Müjdemi isterim bir oğlun oldu dedi. Eşim hamileydi. Sancıları birden artınca apar topar, bana bile haber vermeden doktor bir arkadaşımın çalıştığı hastaneye götürmüşler. Derhal oraya gittim.Oğlumu kucağıma aldığımda tüm dünya durdu sanki, kalbimden aşağıya doğru ince bir sızı hissettim. Gençken hayallerim daha farklıydı, rüyalarımdaki oğlum bu değildi, kocam karşımda duran bu adam değildi. Bir zamanlar Gülhane'de elele dolaştığım sevgilim nerede acaba? Onun da çocukları var mıdır? Evli midir ki? Beni unutmuş mudur? diye sordu. Muhtemelen unutmuştur abi dedim. Aradan onca yıl geçmiş, zaman geçtikçe herkes değişir abi. Bana bak, şu diğer çocuklara bak, 10 yıl sonra hangimiz nerede olacağız belli mi? Okunmayan gazetelerin 4. sayfasında adı geçen şu yetimhanede hangimizin geleceğinden söz edebilirsin abi. Sana, size hiçbir lafım yok, bize elinizden geldiğince en iyi şekilde bakmaya çalıştınız ama gerçek bu, kader bu dedim. Hikayemi anlatıp dertleşirken yeni çırakla, ustam arkadan çağırdı. Lüks bir otomobil gelmiş tamire, hızlı çalışıp erken bitirirsek iyi bir bahşiş de koparırmışız. Koyulduk işe. Yağla kirle çamurla yine dost olduk o gün. Ertesi gün de öyleydi. İki gün dolmadan arabanın tamirini bitirdik. Sahibi geldi, zengin biri olduğu bindiği makinadan belliydi. İçeri girdi, böyle büyük bir çalımla... Bana delikanlı diye hitap ederek yanına çağırdı. Bahşişini verdim. Aceleyle çıktım. Ogün benim için büyük bir gündü. Saat akşam yedi civarıydı. Telefonla aradım henüz buluşma yerine gelmemişti. Ben nasıl bir sevap işlemişsem, şu dünyada hiçkimsenin rüyasında bile göremeyeceği bir hayata sahip oldum. Öncelikle çok iyi bir ailem oldu, sonra çok iyi bir eğitim hayatım, başarılar, övgüler, ün, şöhret.... Sonra ihtiyacımdan fazla param oldu, paylaştım. Şimdi de o, sevdiğim kadın, orda beni bekliyor. Buluşma yerine geldim, otoparkta parkedecek bir yer yoktu ben de arabayı ara sokaklardan birine parkettim. Arabadan iner inmez karşıma genç bir çocuk çıktı, bir elinde tiner torbası bir elinde bıçak. Para istedi benden. Cüzdanımı çıkardım, evlilik yüzüğünün de aynı cebimde olduğunu unutmuşum.Yere düştü. Yüzüğü de cüzdanı da aldığım gibi uzaklaştım hemen. Önce cüzdandaki paralarla tiner aldım sayamadığım kadar sonra da hemen bizim mekana gittim. Arkadaşlar yine toplanmış hasılatı sayıyorlardı ateşin etrafında, henüz sıvası yapılmamış duvarlar arasında... Yanlarına oturdum, bugün büyük iş yapmışlar, polis bunları görmüş ama kaçmışlar. Daha para saymanın tadını bile çıkaramamışken bastılar mekanı. Hepimizi aldılar. Tanımadığımız bir yere götürmüyorlardı bizi, hepimiz biliyorduk. Demir parmaklıklı kapı açıldı. İçeri girdik. Tam köşede bir adam yere oturmuş duruyordu. Ben de gittim yanına oturdum bir iki laflarız zaman geçer diye. Baktım için için ağlıyor ama ses çıkarmamaya çalışıyor. Abi dedim koskoca adamsın ağlamak yakışıyor mu sana? Cebimdeki tinerli mendillerden birini çıkardım. Adama uzattım.

1 yorum:

lanabuzer dedi ki...

iyi olmuş lan