Taraf tutmak, yalnızlık korkusuyla büyütülmüş nesillerin orgazm çığlıkları eşliğinde eyledikleridir. Bu durum, "Anneni mi daha çok seviyorsun babanı mı" sorusuna sayısız kez maruz kalıp sayısız kez kızararak cevap vermek zorunda kalan insanların çaresizliğidir. Bilinçsizken başlayan taraftarlık maceraları, bilinç sahibi olduklarında heyecan verici gözükür. Hep bir tarafa tutunmuş kimseler için pek de normaldir bu davranış. Kişilik kazanımının son evrelerinde pek çok renkle tanışılır ve pek çok renge bürünülür genelde. Her renk, her taraf farklı ve güzel bir tada sahiptir ve bu tatlar insana büyüleyici gelir. Bağımlılığı pek kolay olan bu tatlar ve koyusu pek "merak uyandırıcı" olan bu renkler insana daha fazlasını istetir. Bu da taraf tutmayı fanatizm boyutuna taşır. İnsanın doyumsuzluğunun kısa bir özetidir bu taşınma. Üçün diğer ikisi olan "taraf tutma" ve "fanatizm" bizi "Üçün biri"yle yani "tarafsızlık"la tanıştırır.
Sonsuz sayıda kolu olan bir yıldız düşünün. Her kolu bir ideolojiyi, her kolu bir rengi, her kolu bir tarafı simgeleyen, iki boyutlu bir yıldız... Yıldızın merkezinde doğan bir insan evladı bilinçli ya da bilinçsiz yönlendiği bir tarafta, gün geçtikçe artan bilincinin de verdiği cesaretle, sivrilmek isteyecektir. Yıldızın merkezi beyazdır. İnsan ilk kez mavinin en açık tonuyla karşılaştığında, mavi kolda, mavinin en koyu haline ulaşmak ister (ilk karşılaştığı rengin mavi olması ya da iç güdülerinin kumanda ettiği zevklerinin doğrultusunda maviyi seçmesi buna sebeptir). Çoğu zaman o kolun en sivri noktasında siyaha varır ve Üçün diğer ikisi'nden biri olan fanatizme ulaşır. Beyaz ve siyah arasında yapılan bu yolculuğu her taraftar farklı bir yolu, farklı bir rengi takip ederek yapar. Fakat başladıkları ve vardıkları nokta her zaman aynıdır. Köşesiz hallerini terk ederek başladıkları taraf tutma maceraları, taraf tutanları sivriltir ve farklı renkteki herkese batma hevesiyle kendi karnını delik deşik eden birer manyağa dönüştürür.
İki boyutlu bir yıldızın merkezinde doğup siyah uçlara sahip sayısız kolun bir çoğunda siyahı tadan bir insan, farklı(!) tat denemelerinde aldığı benzer sonuçların ters teperek sebep olacağı bir karar alarak beyaza dönebilir. Yani Üçün diğer ikisi'ni tattıktan sonra Üçün biri'ne varır ya da başka bir deyişle Üçün biri'ne geri döner. Fakat beklenenin aksine Üçün biri -yani tarafsızlık- bu durumda Üçün diğer ikisi'nden farklı konumlanamayabilir ve üçüncü bir boyutta yeni bir tarafa dönüşebilir. İşte bu sonuç yine insanın doyumsuzluğu ve gösteriş budalalığı sebebiyle doğar. Karşı bir tarafa sahip olmayan ve sivrildikçe rengi aynı kalan bu yeni taraf fanatizme, yani siyaha ulaşmaz. Çünkü taraftarlığı ve fanatizmi zaten içinde barındırır. Bu durum daha tehlikelidir, çünkü karşısında dengeleyecek bir taraf olmayınca sivrilmenin sonu da olmayacaktır. İki boyuttan kurtulup üçüncü boyutta aynı problemi yaşamak, sonu gelmeyen bir tekrarda kaybolup gitmeye sebep olur. Bu tekrarı engellemek ve beyaza, yani Üçün biri'ne çelişkisiz bir şekilde dönmek, taraftan (taraflardan) tam anlamıyla kurtulmayı, beyazı siyahla bir tutmayı, bu iki rengin arasındaki tüm renkleri zaten içinde barındırdığını bilmeyi gerektirir.
Kısacası Üçün biri her zamanki gibi ortadadır ama ilk kez ortadan bağımsız olabilme ihtimali söz konusudur. Yani Üçün biri ilk defa tehlikelidir.
11 Nisan 2010 Pazar
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder