18 Eylül 2011 Pazar

Ölün

O kadar nefret ediyoruz ki sizden,
adınızı söylerken suratımız kırışıyor.
Nefretimizi bardağa doldurup içebiliyoruz,
en az sizin kalabalığınız kadar yoğun.
Her yerdesiniz,
tipiniz, kokunuz, her şeyiniz aynı.
Ah, o kadar çirkin, o kadar 2. sınıfsınız ki...
İçinizden biri öldüğünde insanca üzülmek zor geliyor,
ya rol yapıyoruz, ya da yüzsüzce gülüyoruz,
ölmenizden açıkça keyif alıyoruz.

Ve biz,
o kadar elit, o kadar kaliteliyiz ki,
bokumuz kokmuyor.
Terlemiyoruz, kıllanmıyoruz, kanamıyoruz.
Doğmamız ne kadar ihtiyaçsa,
ölmemiz o kadar lüzumsuz.
Güçlü, zengin, güzeliz.
Ayağımız, elimiz,
her yerimiz, her şeyimizle farklıyız,
değişiğiz. Dünya, şüphesiz,
bombok bir yer olurdu bizsiz.

Ölün!
Madem bizim kadar bilemeyeceksiniz,
değersiz değerlerinizle gömülün!
Ailenizle, bireysizliğinizle, isimsizliğinizle...
Ve yalnız biz kalalım, güzelleştirelim dünyayı
güzelliğimizle.

17 Eylül 2011 Cumartesi

Deli

Deli konuşur, anlatır
bir gördüğünü,
bir bildiğini.
Döner, dolanır
aynı yere varır

Durur.
Vurur; sopasıyla, eliyle
Ritm tutar
Merdivenden düşer,
gibi

Bilemez, kendine sorar
bilemez yine.
Fikirlerine dolanır
Bildikleri, gördüklerine karışır.
Aklı bulanır.

Deli dertlidir, anlatamaz
Zaten anlayamaz kimse
neyse.
Konuşur, hep aynı.
Bilmez bittiğini,
başladığını,
devam eder.

Sonsuzdur deli
Deryadır aklı,
dalgalı.
Döner, dolanır
merdiven gibi.

Aynı kattan
aynı kata
Deli merdiveni.