19 Ağustos 2011 Cuma

Masal - 'Güneş'

Dünyadaki herkesin, doğruları haykırabileceğine inandıkları kahramanı beklemeye başladıkları yıllardan çok sonra bir kız çocuğu dünyaya gelmiş. Herkesin unuttuğu kadim bir efsanenin, bir mucizenin gerçekleşeceğine işaret ettiği zamanlarda, toplum içinde görünmezlik yetileri olan bir ailenin ferdi olarak doğmuş bu kız. Görünmüyormuş, çünkü görünmesi için giymesi gereken giysileri alacak paraları yokmuş. Kız, görünmez ailenin tek çocuğuymuş. Soğuktan titremekten fırsat bulduklarında üstüne titremişler kızın, büyütmüşler. Uzun zaman konuşmasını beklemişler, bir süre sonra beklemekten vazgeçmişler. Her zamanki gibi kaderlerini suçlamışlar.
Kız görünmeden, konuşmadan, duymadan, anlatılanı öğrenmeden, tasdiklemeden büyümüş. Koca bir kadın olmuş. Tecrübeyi bilmiş yalnızca, acıktığında doyması gerektiğini, üşüdüğünde ısınması gerektiğini bilmiş. Annesinin anne olduğu yaşa geldiğinde annesini, çok geçmeden de babasını kaybetmiş. Görünmezliğiyle, duyulmazlığıyla, yapayalnız kalmış. Yalnızlık ona gezmeyi öğretmiş. Gezmiş. Acıktıkça doyacağı birden fazla yeri olmuş. Üşüdükçe ısınacak farklı yerler bulmuş. Görünmezliğinden kurtarmayacak, daha az üşüten kılıklar bulmuş kendine. Soğuğun söz dinlemediği akşamlardan birinde ateş yakan birini görmüş, ateş yakmayı öğrenmiş. Üşüdüğü, üşümediği her akşam ateş yakmış, ısınmış.
Bir akşam bir adam görmüş bu kadını, buz gibi havada, incecik elbisesiyle zavallı bir ateşin önünde dururken. Merakla izlemeye koyulmuş. Ateşe doğru bir adım atmış kadın, bir kişi daha fark etmiş kadını, izleyen adama ortak olmuş. Sonra bir adım daha, bir ortak daha... Kadın her adımında daha çok görünür olmuş. Bir ileri, bir geri ve bir gören daha. Duymayan bir kadının, ısınmayla üşüme arasında gidip gelişinin, iki farklı tecrübesi arasındaki salınımının dans olduğuna inanmış izleyenler. "Deli" demiş biri, "Çingenedir" demiş bir başkası. Yaşlılardan biri "Mutlu" demiş, gülmüş. Gülmüşler. Böyle birini ilk defa görmüşler, şaşırmışlar, heyecanlanmışlar, aşağılamışlar, sevmişler, izlemişler.
Adımlardan birinde ateş kadının eteğine zıplamış. Adımları durmamış. Isındığını fark etmiş kadın, gittikçe daha fazla. Hayatında ilk defa bu kadar ısındığını fark etmiş, adımları hızlanmış, dans olmuş gerçekten. İzleyenler inanamamış gördüklerine, durduramamışlar, dur diyememişler, izlemekten başka bir şey yapamaz halde kalakalmışlar. Isındıkça ısınmış kadın, güneş kadar ısındığında, güneş kadar görünür olmuş. Son adımında kahkaha atmış, hayatında ilk kez. Sessiz dansı, çıkardığı ilk sesle bitmiş.
"Öldü mü?" diye sormuş içlerinden anne olan biri, çocuğunun elini daha sıkı tutarak. Uyanmışlar, şaşırmaya kaldıkları yerden devam etmişler. "Mutlu, öldü mü?" diye sormuş eli sımsıkı tutulan çocuk. "Mutlu öldü" demiş ilk kez 'mutlu' diyen yaşlı, gülümsemiş tekrar. Gülmüşler, tekrar, içtenlikle. Kadının mutluluğuna gülmüşler, sevinmişler. Hayatının en sıcak uykusuna yatan kadının hikayesini anlatmışlar insanlara. İnsanları uyandırmışlar.

2 Ağustos 2011 Salı

Gül

Gülün imanı doymaya,
birikime.
Bunalır da dönmez,
kan ter içinde
tapınır güneşe.

Teri güzel kokar.

Destanların, masalların güzeli
Bülbülün Leyla'sı,
Anlatmayla bitmeyen.

Aslında hiç sevmem,
Adettendir yazmam.